![]() |
Duyurular Program İndir Ferizli Haber Kaynarca Haber Anasayfa |
![]() |
#1 |
Administrator
![]() Üyelik tarihi: Apr 2017
Mesajlar: 3.425
Ruh Halim:
![]() ![]() |
![]()
Eski libas gibi aşıkın gönlü
Söküldükten sonra dikilmez imis Güzel sever isen gerdanı benli Her güzelin kahrı çekilmez imis Seyrani'nin gözü gamla yaş imis Benim derdim her dertlere baş imiş Ben bağrımı toprak sandım, taş imiş Meğer taşa tohum ekilmez imiş XIX. yüzyıl gizemci halk şiirinin büyük ustası, kuşkusuz, Seyrani'dir(1807-1866). Dahası, yergiciliği, taşlamacılığı, bir bakıma, gizemciliğini bastıran, haksızlığa, rüşvete, kıyıcılığa, toplumsal denge*sizliklere, kaba sofuluğa, ahlaksızlığa karşı gözünü budaktan esirgemeden, korkmadan, çekin*meden savaşım veren, bu arada inancının gereklerini de bir yana itmeden, şiirsel yapıdan, söyleyişten uzaklaşmadan, etkin, kalıcı şiirlerini sazıyla halk içinde sôyleyen güçlü bir ozan Seyrani. Şiirlerinin çoğunun bugün de güncelliğini yitirmemiş olması, halk katında büyük saygınlık kazanması, Seyrani'nin gücünü belirlemesi bakımından ilginçtir. Seyrani, Kayseri'nin şimdiki adı Develi olan Everek ilçesinde doğmuş, gene doğduğu yerde ölmüştür. Yoksul bir mahalle imamı olan Cafer Hocanın oğludur. Asıl adı Mehmet'tir. Bir saptamaya göre, 1807 yılında doğmuş, 1866 yılında ölmüştür. Ancak, bu tarihlerin doğruluğu üzerinde kuşkular da vardır. Medresede birkaç yıl okuduktan sonra ayrılmış, İstanbul'a gitmiştir. İstanbul'da yedi yıl kaldığı anlaşılıyor. İstanbul'da ''bilimsel ve kültürel öğrenim'' gördüğünü şiirlerinde söylüyor. Bir yandan da Alevi-Bektaşiliği seçmiş, tekkelere gitmiştir. Yergici, taşlamacı yanını acımasızca kullanmaktan çekinmemiştir. Anlaşılan odur ki Seyrani, doğasal olarak her türlü. yanlışlı*klara karşı çıkmadan, olayları, kişileri yermeden edememektedir. Bu yüzden olacak İstanbul*'da seçkinleri yerdiği için hakkında kovuşturma açılmış, o da bir dostunun yardımıyla İstanbul*'dan kaçıp Develi'ye gelmiş, bir daha da İstanbul'a gitmemiştir. Özellikle Orta Anadolu'da gezdiği anlaşılan Seyrani'nin ''Aşık Toplantıları''na katıldığı, düzenlenen türlü sazlı sözlü ya*rışmalarda hep önde gittiği anlaşılıyor. Yaşamının sonuna doğru bir sinir hastalığına da tutulan Seyrani'ye son döneminde "Deli'' dendiği saptanıyor. Seyrani'nin yaşamı acılarla, yoksulluklarla geçmiştir. Yaşamı böyledir de Seyrani, bütün bunlara karşın yaşama sevincini hiçbir zaman yitirmemiştir. Direncini yitirmemiştir. Yoksulluğunu, çektiği acıları, dik kafalı bir ozan oluşuna bağlamak da, pek yanlış olmaz. Seyrani'nin yaşadığı dönemde ülkede de birtakım değişiklikler, yenilikler başlamıştır. Çağdaş okullar açılmaya,yeni mahkemeler kurulmaya başlamış, Ülaaae telgraf gelmiş çeşitli yenileşme çabaları gözlenir olmuştur. Bütün bunları Seyrani'nin yakından izlediğini, halkın üzerindeki etkileri gözlediğini, şiirlerinden, çıkarma olanakları vardır. Bu bakımdan Seyrani, kendisinden önceki Ozanlar gibi alışılmış konu sınırlarını aşan, çağdaş olayların, oluşumların içine girmeye çalışan, bunları eleştirel gözle değerlendirmeye yönelen bir ozan olarak özellikle dikkati çekmektedir. Seyrani'nin bu yergici, taşlamacı tavrının yanı sıra içtenlikli, duyarlılıklı bir yanı olduğu da görülüyor. Herhalde Seyrani, çağının da tüm halk şiirimizin de üzerinde önemle durulması gereken en güçlü, en ilginç ozanlarından biridir. Güncelliğini yitirmeme başarısını göstererek, diliyle, deyişiyle, konusuyla, deme ustalığıyla güçlü, saygın bir ozan Seyrani. Eserlerinden bazıları Ağlar Gezerim Askın Derdine Düşeli Mecnunum Dağlar Gezerim Katram Kaynayıp Coşalı Sel Oldum, Çağlar Gezerim Pîr Eşiğin Bildim Kabe Hatası Var İse Tövbe Derd İle Erdim Eyyüb'e Yarimi Bağlar Gezerim Kimi Beydir, Kimi Geda Cümlesine Yaren Hüda Yusuf'umdan Düştüm Cüda Yakub'um Ağlar Gezerim SEYRANİ, Aşkın Tur'unda Tecelli Gördüm Nurunda Gerçeklerin Huzurunda Çürüğüm, Sağlar Gezerim Aşıkın Gönlü Eski libas gibi aşıkın gönlü Söküldükten sonra dikilmez imis Güzel sever isen gerdanı benli Her güzelin kahrı çekilmez imis Bülbül daldan dala yapıyor sekiş O sebepten gülle ediyor çekiş Aşkın iğnesiyle dikilen dikiş Kıyamete kadar sökülmez imis Sevdiğim değildin böylece ezel Askinim bağına düşürdün gazel İbrişimden nazik saydığım güzel Meğer pulat gibi bükülmez imiş SEYRANI'nin gözü gamla yaş imis Benim derdim her dertlere baş imiş Ben bağrımı toprak sandım, taş imiş Meğer taşa tohum ekilmez imiş Muhabbet Yelleri Hak yoluna gidenlerin Asa olsam ellerine Er, pîr vasfin edenlerin Kurban olsam dillerine Torunuyuz bir dedenin Tohumuyuz bir bedenin Mûnkir ile cenk edenin Silali olsam ellerine Bir üstada olsam çirak Bir olurdu yakin irak Kemigimi yapsam tarak Yar saçinin tellerine Vücudumu kavursalar Yönüm yare çevirseler Harman edip savursalar Muhabbetin yellerini Vakit kalmadı dermagin Kaldır SEYRANI parmağın Deryaya akan ırmağın Katre olsam sellerine Aşkın Çilesi Ben bu askin çilesini Yanar çektim, tüter çektim Yedim gonca sillesini Bülbül gibi öter çektim Dizgin etsem gönül atin Geçer gögün yedi katin Yalan dünya maslahatin Kah bitmez, kah biter çektim SEYRANI, bilmeme mert midir Yoksa cana cömert midir Eyyub'un derdi dert midir Ben ondan besbeter çektim Âşık Seyrani, Türk halk ozanı. Develi'li (Everek'li) Seyrani'nin doğum tarihi kesin değildir. 1800 veya 1807 yılında doğduğuna dair kayıtlar vardır. Bugün Kayseri ilinin ilçesi olan, o yıllarda Everek adıyla bilinen Develi'de doğmuştur. Asıl adı Mehmet'tir. Babası fakir bir mahalle camii imamı olan Hoca Cafer Efendi'dir. Çocukluğu ekonomik güçlüklerle geçmesine rağmen babasının sayesinde medrese eğitimi almaktan geri kalmamıştır. Seyrani'nin hayatı ile ilgili kesin bilgiler mevcut olmadığından halk kendisi için bazı menkıbeler yayarak bu eksikliği gidermeye çalışmıştır. Seyrani'nin ününü duyan çevre vilayet ve kaza aşıkları sık sık Develi'ye gelerek onunla atışırlar. Seyrani ustalığını konuşturarak onları pes ettirir. Ama artık ona Develi dar gelmeye başlamıştır, İstanbul'a gitmeyi arzular. Seyrani, büyük bir ihtimalle Sultan Abdülmecit'in tahta geçtiği yıl olan 1839 yılında İstanbul'a gelir. O yıllarda İstanbul'da semai kahvelerine, söz meclislerine ilgi gösterilir, aşıklar birer bilge kişi olarak görülür, dinlenirdi. Bu meclislerin tiryakileri, aşıkları yalnız bırakmaz, onları meclisten meclise, kahveden kahveye taşırlardı. Saray'da devlet erkanının konaklarında, zenginlerin köşklerinde bir araya gelen aşıklar, birbiriyle tanışır, söyleşir, atışırlardı. Bazı paşa ve beyler, şairleri himaye eder onlara rahat bir hayat sağlarlardı. Böylesi bir zamanda İstanbul'a giden Seyrani, zamanın saz ve kalem şairleriyle tanışır, bilişir. Seyrani, İstanbul'a gelmişken yarım kalan medrese öğrenimini tamamlar. Şu sözleriyle tanımlamıştır bu günlerini: "Yedi yıl eğlendi, kaldı Seyrani Bütün tahsil etti ilmi irfanı Sendeyken her türlü mürüvvet kanı Bulmadın derdime çare İstanbul" Ancak Seyrani karakteri gereği, etrafında gördüğü yanlışlıklara, bu yanlışlıkları yapan Padişah da olsa görmezlikten gelemeyen ve şiirlerinde bu durumları ağır bir şekilde hicveden bir şairdir. Bu yüzden hakkında soruşturma açılmış ve yakalanmamak için de Develi'li bir dostunun yardımıyla Develi'ye kaçmak zorunda kalmıştır. Bir süre burada kalan Seyrani daha sonra Halep'e gider. Burada da tutunamayan Seyrani tekrar Develi'ye gelir. Yakalandığı sinir hastalığından dolayı ona "Deli Seyrani" denmiş, son yıllarını Develi'de yoksulluk içinde geçirmiştir. Yoksulluğunu, çektiği acıları, dik kafalı bir ozan oluşuna bağlamak pek yanlış olmaz. Seyrani devrindeki gelişmeleri yakından takip etmiş, yanlışlıkları eleştirmiş, şiirlerinde kendisinden önceki ozanların alışılmış konu sınırlarının dışına çıkmıştır. Olaylara genellikle eleştirel gözle bakmış ve halkın sesi olmaya özen göstermiştir. Şiirleri hem ele aldığı konu bakımından hem de kafiye yapısı bakımından çeşitli ve zengindir. Şiirlerini daha çok hece ölçüsüyle yazmıştır. Asıl ününü hece ölçüsüyle yazdığı koşma, semai, destan, nefes ve şathiyeleriyle kazanmıştır. Şiirlerinde daha önce kimsede rastlanmayan kafiye yapılarına yer vermiştir. Şiirlerinde bazen bir tarikat ehli, bazen siyasi bir eleştirmen, bazen de koyu bir aşık olur. Bu da Seyrani'nin içten, dindar, duygulu ve duyarlı bir kişi olduğunu gösterir. Develili Aşık Seyrani (1800-1866) Beni Çıkarma Gönlünden Beni çıkarma gönlünden Kulun kurbanın olayım Karanlıkta cân ü dilden Şem'i sûzanın olayım Eser ise seher yeli Irgalanır zülfü teli Dudu gibi açıp dili Oku fermanın olayım Aldı aklım kaşın yayı Divâneden gedâ bayı Ak döşüne bu ednâyı Takın gerdanın olayım Zülfünün telleri tûba Seyranî canım merhaba Dokunursa bâd-ı sabâ Örtün yorganın olayım Şair Seyrani Âşık Seyrani Vikipedi |
![]() |
![]() |
![]() |
|||||
Baslik | Kategori | Son Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj |
![]() |
Sinema Dünyası | Sindy | 0 | 4 | 02-21-2025 08:27 PM |
![]() |
Yerli ve Yabancı Diziler | Sindy | 0 | 23 | 02-14-2025 07:14 PM |
![]() |
Yerli ve Yabancı Diziler | Sindy | 0 | 35 | 02-04-2025 11:57 PM |
![]() |
Yerli ve Yabancı Diziler | Sindy | 0 | 40 | 02-04-2025 11:57 PM |
![]() |
Yerli ve Yabancı Diziler | Sindy | 0 | 34 | 02-04-2025 11:57 PM |
![]() |
Etiketler |
bir, imis, imiş, seyrani, seyraninin |
|
|