![]() |
Duyurular Program İndir Ferizli Haber Kaynarca Haber Anasayfa |
![]() |
#1 |
Administrator
![]() Üyelik tarihi: Apr 2017
Mesajlar: 3.425
Ruh Halim:
![]() ![]() |
![]()
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dünya Dinleri Kültürü Bölümü Başkanı ve Süleymaniye Vakfı Başkanı olan Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır ile Kremlin Sarayı’nda, Tübingen Üniversitesi’nde, ABD ve Fransa üniversitelerinde ve son olarak da geçtiğimiz hafta Vatikan’da yaptığı konuşma ve tartışmaları değerlendirdik. Çok çarpıcı açıklamalarda bulunan Bayındır, “Umutluyum. İnşaallah bu çağ Kur’an çağı olacaktır” dedi. İşte, Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır ile Timeturk okuyucuları için yaptığımız röportaj:
Sayın Bayındır, gittiğiniz tüm bu yerlerde konuşmanızın ana mihverini hangi konu oluşturuyor? Buna karşılık ne tür tepkiler oluyor? Gittiğimiz her yerde Kur’an-ı Kerim’i anlatmaya çalışıyoruz. İnsanları bunu hakkıyla anlamaya davet ediyoruz. Biliyorsunuz, Allah’u Teala’nın iki kitabı vardır: Biri okuna bilen kitabı, diğeri ise görünen kitabıdır. Görünen kitabı kâinattır. Kur’an’ın küçük bölümlerine ayet dediğimiz gibi, Allah’u Teala kâinatın her bir parçası için de “ayet” adını veriyor. Rabbimiz Kur’an’da şöyle buyuruyor; “Biz onlara âyetlerimizi, hem çevrelerinde hem de kendi içlerinde göstereceğiz; sonunda onun gerçek olduğu onlar açısından iyice anlaşılacaktır.” (Fussilet/53) Kendileri için ‘O’ hak net biçimde ortaya çıkacaktır. Yani mealen Kur’an’ı Kerim’in hak olduğunu kâinattaki ayetlerle insanlara göstereceğim diyor. Çünkü yeryüzündeki “ayetler” dünyada ne kadar ilim varsa onun kaynağı. Bilim dediğimiz şeyin kaynağı ya insandır ya da tabiat… Allah bunlara ayet diyor. O zaman ayetler de ikiye ayrılıyor: Birisi görülebilen ayetler diğeri de okunabilen ayetler. Bütün peygamberlerin de bunu yaptığını görüyoruz. Kur’an’da zikir kelimesi vardır, Zikir marifet demektir. Marifet yani kafaya yerleştirilen bazen beyne, bazen de dile getirilen bilgi demektir zikir. Bu bilginin iki kaynağı var. Birisi Kâinat, diğeri de Kur’an-ı Kerim… HER PEYGAMBERE “ZİKİR” GÖNDERİLMİŞTİR Onun için Allahu Teala indirdiği kitapların tamamına zikir adını veriyor. «Sana da bu zikri indirdik ki kendilerine indirileni açıklayasın. Ta ki düşünüp öğüt alırlar.» (Nahl / 44) Ragıb el-İsfahânî, Müfredât’ın da “Zikr” kelimesini şöyle açıklamıştır: “Zikir, kafaya yerleştirilip kullanıma hazır tutulan bilgidir. Onu akla ve dile getirmeye de zikir denir.” Kafalara yerleşip kullanıma hazır tutulacak asıl bilgi, Allah’ın Kitabında olandır. Bu sebeple ilâhî kitapların ortak adı Zikir’dir. “Bilin ki, kalplerin yatışıp rahatlaması Allah’ın zikri ile olur.” (Ra’d, 13/28) Bnlar, Allah’ın indirdiği kitaplardır. Bir de Allah’ın yarattığı kitap, yani varlıklar âlemi vardır. Orada gözlemlenen şeyler de birer âyettir. Peygamberler insanları tezekküre çağırmışlardır. Tezekkür, insanların zihninde var olan bilgiyi harekete geçirme yani hatırlatmadır. Peygamberlerin görevi ise tezkîr, yani hatırlatmadır (Ğaşiye 88/21). İbrahim aleyhisselam, puta tapanlara “tezekkür etmez misiniz?” (En’âm 6/80) derken “çevrenizden edindiğiniz bilgilerle benim sözlerimi karşılaştırıp yaptığınız yanlışı görmez misiniz?” demiş olmaktadır. Bu, onları iç muhasebesi yapmaya çağırmadır. Bu sebeple zikir, “evrensel niteliği olan doğru bilgi” demektir. Allah’ın kitabı bu vasıftadır. Yani özetlersek bütün peygamberlerin görevi insanlığın kâinattan öğrendiği bilgileri harekete geçirtmektir. Varlıklar âleminden elde edilen doğru bilgiler de zikirdir. Bunlarla Allah’ın kitabı arasında tam bir uyum bulunur. Kişi okul, medrese görse de görmese de çevresinin bir öğrencisidir. O zaman buradan “Din ve Bilim” dengesine ulaşıyoruz. Bu dengenin ciddi manada İslam âleminde bozulduğunu biliyoruz. Ama diğer dini kültürlerde bu daha önceden bozulmuştu. RUH VE BEDEN BİRBİRİNDEN AYRILIRSA… Biz Tübingen Üniversitesi ile imzaladığımız anlaşmada bunlara yer verdik. Tüm insanlığa şu söylemi dile getirmemiz gerekir: Dini bilgi ve Bilimsel bilgi birbirinden ayrılamaz. Tıpkı ruh ve bedenin bütünlüğü gibi. Şayet ruh vücuttan ayrılırsa ya beden ölür ya da uykuya dalar. İslam dünyasında da, Batı da Ruh vücuttan ayrılmıştır. Vücut ölmediğine göre rüyalara dalmıştır. Yani bilimden uzaklaşan din rüyalara dalar, hayal görür, o zaman gerçek hayatla bir alakası olmaz. Ama ruhsuz olan vücut ta hayvan gibi olur. Onun da menfaatten başka düşüneceği bir şeyi olmaz. Bugün görüyoruz ki, bilim insani değerlerden uzaklaşmış, din de hayallere dalmıştır. Ve arada bir uçurum var. Biz de diyoruz ki beyler bu böyle olmaz gelin bu dengeyi yeniden kuralım. Rusya’da Kremlin Sarayında verdiğim konferanslarda, ABD’de yaptığım konuşmalarda, Vatikan ve Tübingen Üniversitesi ile yaptığımız anlaşma ve tekliflerde bunu sunduk. Tübingen tekliflerimiz sunduğumuz da, bu teklifler hoşlarına gitti. Geçen senenin (2008) mayıs ayında ortak bir sözleşme yayınladık. İçeriği tamamen Kur’an esaslı bir açıklamaydı bu. Benzeri bir açıklamayı Roma’da da Katolik yetkililerle tekrarladık. Daha sonra da vakfımıza gelen Katolik ve Protestan akademisyenlerle oturumlar düzenledik. Bu akademisyenler özellikle son dönemin sorunlarına Kur’an’ın nasıl baktığını öğrenmek istiyorlardı. Bununla ilgili olarak sık sık sorular yöneltiyorlardı. Örneğin, Ana rahminde çocuğun gelişmesi, kök hücre ve klonlama gibi konular… Kur’an’ın Almanca meali eşliğinde onlara teker teker İslam’ın buna cevabını verdim. Hatta katılımcılardan biri dedi ki; Ben eskiden beri Allah’ın indirdiği kitap fıtrata ters düşemez diye hep düşünürdüm. Ancak Kur’an’ın açıklamaları ile hiç şüphem kalmadı ki, Allah’ın indirdiği kitapla Allah’ın kâinat kitabı arasında hiçbir çelişki yoktur… O zaman dedim ki; gelin dünyaya dinin bilimin birkaç adım önünde olduğunu gösterelim. Adamlar, büyük bir umutsuzlukla böyle bir şey mümkün olabilir ki dediler… Bizdeki bilim adamlarının büyük çoğunluğu ateisttir dedi. Dedim ki sorularınız bilimseldi ve Kur’an bunlara tatmin edici cevaplar vermedi mi? Misafirimizin cevabı manidardı. Dedi ki; Kur’an böyle ama Kitab-ı Mukaddes böyle değil ki! Misafirimize Kur’an’ın Tevrat ve incili reddetmediğini içindeki hakikatleri tasdik edip koruma altına aldığını anlattım. DİN VE BİLİM DENGESİ KURULMALI Ortak diyalog çalışmalarımızı insanın kişisel hayatının başlangıcı, Tarih boyunca Müslüman-Hristiyan ilişkileri ve Doğal Hukuk başlıkların altında detaylandırırken günümüzde yaşanmakta olan küresel ekonomik krize dikkat çektim. Hıristiyanlığın ekonomi ve faizle ilgili bir söylemi bulunmadığını ifade ettiler. Kendilerine İslam ekonomisi konusundaki çalışmalarımızı gösterince çok şaşırdılar ve ilgilendiler. Bunun üzerine ekonomi konusunu da ortak gündemimize aldık. Tübingen heyetinin ısrarları üzerine önceden isteksiz olmamıza rağmen Roma davetine icabet ettik. Toplantı öncesi ve sonrası yoğun temaslar kuruldu ve din-bilim dengesi konusundaki tebliğimizi oradaki katılımcılara da sunduk. Yeni bir denge çağının geldiğini anlattık. İslam’ın vahiy-akıl ilişkisine bakışını temel alan Din-Bilim dengesi konusundaki görüşlerimize pek çok Katolik din adamı da katıldı. Böylece ortak bir metin gündeme geldi. Tübingen Üniversitesinden Prof. Dr. Richard Puza ile bunu imzaladık. Orada Vatikan’ın 19 yıl dışişleri bakanlığı yapmış üst düzey yöneticilerinden ve Vatikan Dinlerarası Diyalog Kurulu Başkanı Jean Pierre Touran ile görüştük. Onlar da konuşmalarımızı biz ayrıldıktan sonra da uzun uzadıya mütalaa etmişler. |
![]() |
![]() |
![]() |
|||||
Baslik | Kategori | Son Yazan | Cevaplar | Okunma | Son Mesaj |
![]() |
Sinema Dünyası | Sindy | 0 | 4 | 02-21-2025 08:27 PM |
![]() |
Yerli ve Yabancı Diziler | Sindy | 0 | 23 | 02-14-2025 07:14 PM |
![]() |
Yerli ve Yabancı Diziler | Sindy | 0 | 35 | 02-04-2025 11:57 PM |
![]() |
Yerli ve Yabancı Diziler | Sindy | 0 | 40 | 02-04-2025 11:57 PM |
![]() |
Yerli ve Yabancı Diziler | Sindy | 0 | 34 | 02-04-2025 11:57 PM |
![]() |
Etiketler |
allah’ın, bir, ile, yani, zikir |
|
|