Sindy
05-02-2017, 02:49 AM
Buddhacı keşişler, başlangıçtan beri sıkı biçimde laiklere bağlıydılar ve manastır cemaati bütün topluluğun refah ve mutluluğunu sağlamakla görevli sayılıyordu. Barınaklarda (daha sonra kurulan manastırların kökeni vassavasa denilen bu barınaklardır) toplandıkları muson dönemi dışında keşişler sürekli dolaşırlardı.
İlk buddhacı konsiller, manastır cemaatinin iç sorunlarını ve geleneğe saygı sorunu üzerinde duruyorlardı. İlk konsilin Buddha'nın ölümünden (İ.Ö. 480'e doğr.) hemen sonra Racagriha'da toplandığı sanılır. Efsaneye göre bu konsilde vinayalar' in ve Buddha'nın söylediği sözlerin derlenmesi ve kurallara dönüştürülmesi kararlaştırılmıştı. Vaişali'de toplanan ikinci konsilde Vacci keşişlerinin gevşekliği kınandı ve boynuz içinde tuz biriktirmeye, öğleden sonraları yemek yemeye ye yemek üzerine de yoğurda izin verildi.
İlk ayrılık Buddha'nın ölümünden yaklaşık 140 yıl sonra Vaişali konsilinden hemen sonra, mahasanghika (büyük konsey) ile sthavira (geleneklere bağlı olanlar, pali dilinde thera) arasında oldu. Bu, aslında mahayana buddhacılığının adlandırmalarına göre mahayana (Büyük taşıt), theravada (Eskilerin yolu) ve hinayana (Küçük taşıt) arasındaki büyük ayrılığın habercisiydi.
Üçüncü konsil, kral Aşoka'nın girişimiyle İ.Ö. 250'ye doğru Pataliputra'da toplandı. Aşoka döneminde buddhacılık, imparatorluk ve Hindistan sınırlarının dışına taştı. Kral, Tripitaka yasası'nı (dinsel kurallar) kaleme aldırdı ve Hindistan'ın her yanına, hatta ötesine, Gandhara'ya, Yonarattha' ya ("Yunanlılar'ın ülkesi", Baktria), Birmanya ve Seylan'a misyonerler gönderdi. Buddhacılık bu dönemde bütün Orta Asya, Seylan ve Çin'de büyük bir yayılma gösterdi.
Bu dönemden başlayarak çeşitli cemaatler arasında gitgide büyüyen anlaşmazlıklar çıktı. İlk anlaşmazlık bilincin (citta) geçmiş ve gelecek durumlarının gerçekliği konusunda sarvastivadinler ile vibhacyavadinler (ilk theravadinler) arasında çıktı. Bu durumların gerçekliğini kabul eden sarvastivadinier'm görüşleri mahkûm edildi.
Dördüncü konsilin, kral Kaniska döneminde, İ.S. I. yy. dolaylarında Keşmir'de toplandığı sanılır. Bu konsülde sarvastivadinler'in ve sthaviravadinler'in görüşleri açıklandı. Sanskritçe kaleme alınan konsilin tutanakları güneyli buddhacılar tarafından reddedildi.
Bu dönemin bir özelliği de çok sayıda cinli hacının Hindistan'ı ziyaret etmesidir. Bunların yolculuk notları Hindistan'ın o dönemdeki dinsel yaşamı hakkında çok önemli bilgiler verir. 399'da, Fa Şien, Gobi çölünü geçerek Hindistan'a gelmiş, sonra Seylan ve Cava üzerinden ülkesine dönmüştür. Şüen Zang Hindistan yolculuğu sırasında Kapişa'da değişik mezheplerden buddhacıların bulunduğu bir toplantıya katıldı. Anlattığına göre o dönemde Hinayana ve mahayana okullarının taraftarları çeşitli bölgelerde bir arada yaşıyorlardı. Şüen Zang yaklaşık 600 metinle Çin'e döndü. Yicing ise Hindistan'ı 690'a doğru ziyaret etti.
Bu arada asıl Hindistan'da, hinduculuğa kayan buddhacılık geriliyordu. Kimi hindular Buddha'yı Vişnu'nun değişik bir şekli olarak görüyor ve ona ayinler (puca) düzenliyorlardı. Uzmanlar buddhacılığın Hindistan'da nasıl kaybolduğunu tam ve kesin biçimde anlayamamışlardır.
Başlıca nedenler Hunlar'ın gelmesi ve buddhacılığın hindu tantrasına yönelmesiydi. XII, yy.'da müslümanların Hindistan'a gelmesiyle buddhacılık Hindistan'da bir azınlık dini durumuna düştü, buna karşılık komşu ülkelerde yayıldı ve gelişti.
aLinti..
İlk buddhacı konsiller, manastır cemaatinin iç sorunlarını ve geleneğe saygı sorunu üzerinde duruyorlardı. İlk konsilin Buddha'nın ölümünden (İ.Ö. 480'e doğr.) hemen sonra Racagriha'da toplandığı sanılır. Efsaneye göre bu konsilde vinayalar' in ve Buddha'nın söylediği sözlerin derlenmesi ve kurallara dönüştürülmesi kararlaştırılmıştı. Vaişali'de toplanan ikinci konsilde Vacci keşişlerinin gevşekliği kınandı ve boynuz içinde tuz biriktirmeye, öğleden sonraları yemek yemeye ye yemek üzerine de yoğurda izin verildi.
İlk ayrılık Buddha'nın ölümünden yaklaşık 140 yıl sonra Vaişali konsilinden hemen sonra, mahasanghika (büyük konsey) ile sthavira (geleneklere bağlı olanlar, pali dilinde thera) arasında oldu. Bu, aslında mahayana buddhacılığının adlandırmalarına göre mahayana (Büyük taşıt), theravada (Eskilerin yolu) ve hinayana (Küçük taşıt) arasındaki büyük ayrılığın habercisiydi.
Üçüncü konsil, kral Aşoka'nın girişimiyle İ.Ö. 250'ye doğru Pataliputra'da toplandı. Aşoka döneminde buddhacılık, imparatorluk ve Hindistan sınırlarının dışına taştı. Kral, Tripitaka yasası'nı (dinsel kurallar) kaleme aldırdı ve Hindistan'ın her yanına, hatta ötesine, Gandhara'ya, Yonarattha' ya ("Yunanlılar'ın ülkesi", Baktria), Birmanya ve Seylan'a misyonerler gönderdi. Buddhacılık bu dönemde bütün Orta Asya, Seylan ve Çin'de büyük bir yayılma gösterdi.
Bu dönemden başlayarak çeşitli cemaatler arasında gitgide büyüyen anlaşmazlıklar çıktı. İlk anlaşmazlık bilincin (citta) geçmiş ve gelecek durumlarının gerçekliği konusunda sarvastivadinler ile vibhacyavadinler (ilk theravadinler) arasında çıktı. Bu durumların gerçekliğini kabul eden sarvastivadinier'm görüşleri mahkûm edildi.
Dördüncü konsilin, kral Kaniska döneminde, İ.S. I. yy. dolaylarında Keşmir'de toplandığı sanılır. Bu konsülde sarvastivadinler'in ve sthaviravadinler'in görüşleri açıklandı. Sanskritçe kaleme alınan konsilin tutanakları güneyli buddhacılar tarafından reddedildi.
Bu dönemin bir özelliği de çok sayıda cinli hacının Hindistan'ı ziyaret etmesidir. Bunların yolculuk notları Hindistan'ın o dönemdeki dinsel yaşamı hakkında çok önemli bilgiler verir. 399'da, Fa Şien, Gobi çölünü geçerek Hindistan'a gelmiş, sonra Seylan ve Cava üzerinden ülkesine dönmüştür. Şüen Zang Hindistan yolculuğu sırasında Kapişa'da değişik mezheplerden buddhacıların bulunduğu bir toplantıya katıldı. Anlattığına göre o dönemde Hinayana ve mahayana okullarının taraftarları çeşitli bölgelerde bir arada yaşıyorlardı. Şüen Zang yaklaşık 600 metinle Çin'e döndü. Yicing ise Hindistan'ı 690'a doğru ziyaret etti.
Bu arada asıl Hindistan'da, hinduculuğa kayan buddhacılık geriliyordu. Kimi hindular Buddha'yı Vişnu'nun değişik bir şekli olarak görüyor ve ona ayinler (puca) düzenliyorlardı. Uzmanlar buddhacılığın Hindistan'da nasıl kaybolduğunu tam ve kesin biçimde anlayamamışlardır.
Başlıca nedenler Hunlar'ın gelmesi ve buddhacılığın hindu tantrasına yönelmesiydi. XII, yy.'da müslümanların Hindistan'a gelmesiyle buddhacılık Hindistan'da bir azınlık dini durumuna düştü, buna karşılık komşu ülkelerde yayıldı ve gelişti.
aLinti..