Sindy
05-18-2017, 12:13 AM
İlk insandan günümüze kadar edebiyat, insanlık tarihinde önemli bir yer tutmuştur.Bunun yanında geçmişten bugüne sistemler, insana yaratılan koşullardan kaynaklı olarak insanlara paylaşan, bencil gibi kılıflar da giydirmiştir.İşte ben de tam da bu noktaya değinmek istiyorum.İnsan, bencillik ve edebiyat ilişkisini açıklamayı kendime bir görev, bir sorumluluk olarak benimsedim.
Öncelikle ilk insan diye nitelendirdiğimiz canlılar öncelikle toplayıcılık yaparak doğada ayakta kalmaya çalıştılar.Daha sonradan akıllarını kullanabildikçe alet yapmayı öğrendiler ve avcılık da yapmaya başladılar.Avcılık yaparken de toplu bir şekilde harekete geçiyorlardı ve avladıkları hayvanı ortak bir şekilde tüketiyorlardı.Mağaralarda toplu halde yaşadıklarını da unutmamak gerek tabi.
İnsanları binlerce yıl önce yerleşik hayata sürükleyen bazı sebepler vardı.Bunları kısaca söylemek de yarar var.Örneğin; yiyeceklerini saklamak, olumsuz hava şartlarından korunmak, yabani hayvanlardan korunma isteği ve en önemli iki neden ise hayvanları evcilleştirebilmeleri, tarım yapmayı öğrenmeleri .Tüm bu sebepler insanların su kenarlarında yerleşik yaşama geçmesine etkenlerdir.Bu şekilde yavaş yavaş köy, kasaba, şehir, devlet gibi olgular da meydana getirdi.Ve son olarak imparatorluklar dünyaya hakim olmak için bir çaba içerisine girdiler.Ve son olarak da Sanayi Devrimi ile birlikte dünyaya kapitalizm hakim olmaya başladı.Evet ne zaman edebiyat ile ilişkilendireceksiniz diyeceksiniz.Kapitalizm öyle devletler, bireyler yetiştirdi ki sadece ''BEN'' demeyi öğretti insanlara.Kapitalizm insanları tek tipleştirdi, yalnızlaştırdı bunu çok açık ve net görebiliyoruz.İşte tam da bu noktada edebiyat ile ilişkilendireceğiz.
Edebiyat, öyle bir sanat ki insanların sadece dışlarını değil, içlerini de sezdirmeyi onu anlamayı öğretiyor.Tiyatrolar, romanlar, hikayeler, şiirler, denemeler bunları bize açıkça gösteriyor.Evet önemli olan orada şairin,yazarın bize vermek istediğini anlayabilmek.Bir kimseyi görüp de okuduğumuz romanlardan , gördüğünüz oyunlardan birini hatırlarsınız:''Ah! Bu bir Anna Karanina! Bu bir Julian Sorel! Bu bir Tartuffe!'' derseniz, başkalarını içlerinden anlıyorsunuz, onları kendi içinde, hayalinizde gerçekleştiriyorsunuz demektir.Orada olan insanları, gerçek yaşamda da gösteriyor edebiyat.
Edebiyattan geçmemiş insanın hayali işlemez ki , kendisinden başkalarının acılarına, dertlerine ortak olabilsin, onlarla ''hemhal'' olabilsin.
Öncelikle ilk insan diye nitelendirdiğimiz canlılar öncelikle toplayıcılık yaparak doğada ayakta kalmaya çalıştılar.Daha sonradan akıllarını kullanabildikçe alet yapmayı öğrendiler ve avcılık da yapmaya başladılar.Avcılık yaparken de toplu bir şekilde harekete geçiyorlardı ve avladıkları hayvanı ortak bir şekilde tüketiyorlardı.Mağaralarda toplu halde yaşadıklarını da unutmamak gerek tabi.
İnsanları binlerce yıl önce yerleşik hayata sürükleyen bazı sebepler vardı.Bunları kısaca söylemek de yarar var.Örneğin; yiyeceklerini saklamak, olumsuz hava şartlarından korunmak, yabani hayvanlardan korunma isteği ve en önemli iki neden ise hayvanları evcilleştirebilmeleri, tarım yapmayı öğrenmeleri .Tüm bu sebepler insanların su kenarlarında yerleşik yaşama geçmesine etkenlerdir.Bu şekilde yavaş yavaş köy, kasaba, şehir, devlet gibi olgular da meydana getirdi.Ve son olarak imparatorluklar dünyaya hakim olmak için bir çaba içerisine girdiler.Ve son olarak da Sanayi Devrimi ile birlikte dünyaya kapitalizm hakim olmaya başladı.Evet ne zaman edebiyat ile ilişkilendireceksiniz diyeceksiniz.Kapitalizm öyle devletler, bireyler yetiştirdi ki sadece ''BEN'' demeyi öğretti insanlara.Kapitalizm insanları tek tipleştirdi, yalnızlaştırdı bunu çok açık ve net görebiliyoruz.İşte tam da bu noktada edebiyat ile ilişkilendireceğiz.
Edebiyat, öyle bir sanat ki insanların sadece dışlarını değil, içlerini de sezdirmeyi onu anlamayı öğretiyor.Tiyatrolar, romanlar, hikayeler, şiirler, denemeler bunları bize açıkça gösteriyor.Evet önemli olan orada şairin,yazarın bize vermek istediğini anlayabilmek.Bir kimseyi görüp de okuduğumuz romanlardan , gördüğünüz oyunlardan birini hatırlarsınız:''Ah! Bu bir Anna Karanina! Bu bir Julian Sorel! Bu bir Tartuffe!'' derseniz, başkalarını içlerinden anlıyorsunuz, onları kendi içinde, hayalinizde gerçekleştiriyorsunuz demektir.Orada olan insanları, gerçek yaşamda da gösteriyor edebiyat.
Edebiyattan geçmemiş insanın hayali işlemez ki , kendisinden başkalarının acılarına, dertlerine ortak olabilsin, onlarla ''hemhal'' olabilsin.